NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








21 Kasım 2011 Pazartesi

Sayın Başbakan Alim mi Olacaksın, Zalim mi Karar Ver?

     Ne güzel söylemiş Nazım Hikmet ''...Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü...'' diye. Hepimiz ölümlüyüz. O kadar ölümlüyüz ki, hepimiz bir gün ölmek için yaşıyoruz. Sultan Süleyman'a kalmayan bu dünya sana mı kalır sanırsın sayın Tayyip Erdoğan!

     Öyle ise senelerdir dinmeyen bu öfkenin kaynağı nereden geliyor? Sen en güzel ekmekleri ye diye, didinip en güzel buğdayları yetiştiren o çiftçi, hayatta yapabileceği tek işi de elinden gitmek üzere olan o çiftçi, kapına yardım dilenmek için geldiğinde hangi öfkenin kaynağı kovdurdu sana onu?

     Oysa öfkeni dizginleyip, zekanın üstün geldiği zamanlarda; ne güzel yollar yaptın duble duble, ne güzel reformlar yaptın sağlık sektöründe, insanların aklında bir gün tekrar kendi otomobillerini üretebilecekleri fikrini yeşerttin, Davos'ta ezdirmedin halkını, Türkiye'nin İsrail egomanyasına boyun eğmeyeceğini ispatladın tüm dünyaya.

     Hataların olmadı mı? Tabi ki oldu. Karış karış tüm kar elde eden şirketleri para uğruna, belki birazda peşkeş çekmek uğruna yabancı sermayeye özelleştirdin. Yakınlarına çıkar için rant sağladın. Senden olanı ihya ettin, olmayanı aforoz ettin. Ötekini çok sevdin, berikini hiç sevmedin. İyi bir baba oldun ve oğullarını çok sevdin.  Ama onları bu kadar severken bile aralarında ayrımcılık yapmaktan kaçınmadın. Birinden kockoca Bim'i esirgemezken, diğerine ufacık bir gemicik aldın. Ama en çok kendini sevdin, O kadar çok sevdin ki kendine Atagold'u ( Atasay ) hediye etmeyi bir borç bildin.

     Tüm bu eksileri ve artıları birleştirdiğimizde, ortalama nötr bir durum çıkıyor. Yani hala bir umut var.

     İşte tam bu noktada da, gün karar verme günüdür sayın Başbakan. Şu halde iyice düşünüp, taşınıp cevap vereceğin tek bir sual vardır; Çok geç olmadan seçimini yapmalısın.

     Alim mi olacaksın yoksa Zalim mi? Zira üzerinde yürüdüğün ip kıl kadar incedir. Düştüğün taraf bir ülkenin kaderini belirleyecek olan taraftır kanaatindeyim.

     Belki sana verilen hediyeler kadar pahalı değil ama, kabul buyurursan sayın Başbakanım, bende naçizane Mevlana'nın şu sözlerini armağan etmek isterim: '' Gönlü ışık yakmayı, aydınlanmayı öğrenen kişiyi güneş bile yakamaz. Gündüz gibi ışıyıp durmayı istiyorsan, geceye benzeyen benliğini yakıver.''