NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








24 Şubat 2012 Cuma

İYİ Kİ DOĞDUN!


     Sana bir yazı hediye ediyorum bugün. İçinde bazı şeyleri bulabileceğin bir yazı.

     En iyi bildiğim işi yaparak özel bir şekilde kutlamak istedim bu günü. Çünkü, bugün gerçekten özel bir gün. Çok fazla iddialı değilim onu baştan söyleyeyim ama yine de şansımı deneyeceğim. Aslında müzisyen falan olmayı isterdim, adına parça bestelemek için ya da bir ressam olsaydım yüzündeki kocaman gülümsemenle bir portre armağan edebilirdim sana. Şiir yeteneğim bir liselinin ki kadar bile olsaydı en azından isminin baş harflerinden bir akrostiş yazabilirdim.

     Bu ve bunun gibi hiç bir meziyete sahip olmadığım için en iyi bildiğim şekilde kutlamak istedim, 24 şubatta gelen bu lütfu. Yazarak.

     Bir şirkette arkamız bir birimize dönük rastlaşmış olmalıyız ilk. Sonra zamanla yüzlerimizi de döndük birbirimize. İlk kez ne zaman ve nasıl konuştuğumuzu hatırlamıyorum. Bunun için affına sığınıyorum. Hatırlamayı isterdim ama. Daha sonraları pek anlaşamadık, çoğu zaman tartıştık, güldük, kısa seyahatlere çıktık, uzun seyahatlerin planlarını yaptık. Uzaklaştık bazen birbirimizden, bazen de yakınlaştık. Güzel anıları bir birimizin geçmişine not düştük, ileride hatırladıkça tebessüm edelim diye.

     Çok zor zamanlarımda yanımda oldun. Bu ve bunun gibi milyonlarca yönüne aşığım desem abartmış olur muyum? Bu bir soru değil tabi. Abartmadığıma eminim çünkü. Keşke bende senin benim için yaptıkların kadar, senin için bir şeyler yapabilmiş olsaydım. Tabi bunu şuan fark etmiyorum. Hep biliyordum. Ama bende böyle bir adamım işte. İleride bile dönüp geriye baktığımda pişmanlıklarımın farkına varıcam. Sonuç olarak ben senin hayatını hep zorlaştırdıkça, sen bana tüm bunlar için öfkelenmeyi bırak, sitem bile etmeyeceksin. Çünkü sen öyle... Neyse biraz daha utandırırsam seni sanırım kanatlarını çıkartıp bir kenara bırakabilirsin o yüzden bu kısmı burada bitiriyorum. =))

     Dilerim tüm hayatında gülümsemen kadar güzel olur canım...
     Dilerim hayat sana hep istediğin gibi davranır.
     Dilerim, tüm dileklerin kabul bulur.

     Aslında daha fazlada dilek dileyebilirdim ama hikayelere ihanet etmiş olmayım şimdi. Üç dilek hakkımı da senin için kullandım böylece. Ben benimkileri kullandığıma göre belki sen seninkilerden ikimiz için bir şeyler dileyebilirsin. ;)

     İyi ki varsın, İyi ki doğdun. Nice beraber yıllara...

18 Şubat 2012 Cumartesi

GÜZEL BİR GELECEK SİZİ BEKLİYOR. HASS*KTİR VE HASS*KTİR

Bazı insanlar şansız doğar
Bazı insanların biraz şansı vardır.
Bazı insanlar komple şansla doğarlar.

Yok bu satırlar mani ya da şiir olmayacak. Hepsi bu. Yani ingilizlerin deyimiyle; That's all!
Böyle bakınca duruma, insanları 3 e ayırdım ben. Etkili bir giriş yapamadım. Normalde şu an bu satırları yazarken, yazının devamını okunabilir kılmak için ilginç şeylerden bahsetmem ve dikkat kestirmem gerekirdi. Ama hiç bir bok çıkmıyor klavyeden. Bu yüzden de saçmalıyor gibi bir hisse kapıldım şuan. Aslında gerçekten saçmalıyorum. Neden? Çünkü, Bir resmin dili olmak istedim. Ama benim yazı kifayetim biraz iptidai kaldı.

Neyse, aşağıda resim var! Buyrun beraber bakalım.

Bir daha deneyim ama şansımı önce. Öhhö öhhö!

Şanssız insanların dünyası bu boktan dünya. Çünkü bu dünyaya şanssız insanlar hakim. Çünkü çoğunluklar. O kadar çok olmalarına rağmen azınlıktaki şanslı kesme söz geçiremiyorlar. Aslında bu durum mantığa aykırı ve hiç rasyonel değil. Son tahlilde çoğunluğun, azınlığı her zaman ezmesi gerek. Ama bu dünya'nın herhalde yüzde 20'lik bir kesmi diğer yüzde 80'e fena halde diz çöktürmüş durumda. Diz çöktürmüş biraz kibar ve onurluca oldu farkındayım. Bu durum biraz daha onursuzca. O yüzden, kucaklarına oturtturmuş falan desem cuk oturur her halde. Kim bilir kaç yüzyıldır bu kucak dansı devam ediyor? 

Kısacası ''Welcome to the world of CAPİTALİZM!'' 

Not: Son kısmı ingilizce yazdım, çünkü artık küçük esnaf  bile tabelalarında bu dili kullanıyor. Son cümlem bu yazının en vurucu kısmı olması gerekiyor o yüzden de, belki ülkemin berberi, ( couffeu... bunu yazamıycam şimdi.) kafesi, ( cafe ) manavı ( greengrocer )... anlamaz diye korktum. Yani Fuzuli bugün yaşasaydı ve ''Leyla vü Mecnun'' u ''Leyla & Crazy'' diye yazmasaydı, eser çöpe gidebilirdi.

Ne yazık ki yolda giderken bu adamı fark etmezsiniz o otobüsü fark ettiğiniz kadar.

Resim bu: Yorum sizin,


Benim yorumum ise; Ne güzel geleceği lan! Muhtemelen bu çocuk ailesi tarafından hayatı boyunca hiç şımartılamayacak bile. Şeklinde olacak.