NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








30 Ocak 2013 Çarşamba

O.çocuğu Sevgilim

     Bugün akşam vakti her zamanki umumi işportacının yanından geçiyordum. Tesadüfen kavga eden bir çift gördüm. Öyle güzel tartışıyorlardı ki, o an yanımda sevgilim olmasını ve onunla tartışmayı çok isterdim, ta ki o ana kadar.

     Kız, çocuğa elindeki kocaman çantayla vurup, '' Orospu çocuğu '' dedi. Tonlamasında kıskançlık vardı. Belli ki, çocuk, kıza aşıktı ve bunu ona olan sevgisi yüzünden yaptığını anlatmaya çalışıyordu. Çocuk her ''Seni seviyorum'' dediğinde kız başında ki sıfatı değiştirerek ''çocuk'' kelimesinden yeni küfürler türetiyordu.''

     Kız laftan anlamıyordu. Öylesine kızmıştı ki, bir taraftan küfür ediyor, bir taraftan da çocuğa aduket çekiyormuş gibi bir takım hareketlerle göğüsünden ittirmeye çabalıyordu. Çocuk sonunda dayanamayıp kıza kafa attığında çevredeki meraklı bakışlardan ''Ooooo'' diye bir nida yükseldi. Kız şimdi yerde yatıyor ve oluk oluk kanayan burnunu tutuyordu. Bir taraftan da ''Orospu çocuğu'' diye bağırıyordu. Sanırım bu en sevdiği küfürdü.

     Çocuk arkasını dönüp gittiğinde kız arkadan bağırdı. '' Nereye gidiyorsun. O kadının kim olduğunu söyleyeceksin bana.'' Çocuk bir an durdu ve cebinden çıkardığı peçeteye bir şeyler yazdı. Geri döndü peçeteyi kıza fırlattı. Bir şey demeden dönüp tekrar gitti. Kalabalık merakla kızın kağıdı okumasını bekliyordu. Ama sanırım burnundan bir kaç kemik kırılmış olacaktı ki hala inliyordu.

     Bir hamleyle doğruldu ve mendili alıp okudu. Bir süre donakaldı. Burnundan süzülen kanlar tişörtüne damlıyordu. Ama o aldırış etmedi. Yan tarafımdan, kalabalığın içenden bir ses geldi. '' Peçetede ne yazıyor acaba. Kızın haline baksanıza dut yemiş bülbüle döndü zavallım '' Kız daha sonra bir an irkilip kendine geldi ve peçeteyi burnuna bastırdı. Yere fırlattı.Çantasını yerden aldı. Bir sigara çıkartıp yaktı. Sonra çocuğun gittiği yöne doğru ilerleyerek gözden kayboldu.

     Meraklı kalabalık ve ben sakin adımlarla peçeteye doğru ilerledik. Çünkü kızı birden bire böyle sus pus edecek ne yazıyor olabilirdi kağıtta hepimiz merak içerisindeydik. Şu an bunu öğrenmek dünyadaki en önemli şeyi idi meraklı kalabalık ve benim için. Bir gönüllü seçtik. Peçeteyi yerden aldı. Açıp okuduğunda bir den bir kahkaha attı. Hemen koşup peçeteye baktım. Peçetede şu sözcükler yazılıydı. '' O kafede bizi birlikte gördüğün ve seni aldattığımı düşündüğün kadın; yıllardır görmediğin annendi. Onu senin için buldum. Senin için yaptığım şeyden dolayı beni çok sevdi ve kısa sürede kaynaştık. Ama yine de, eğer sen haklıysan, bu durumda senden daha büyük orospu çocuğu mu var? Hoşçakal sevgilim.''

Yazmaya gerekli görülen not: Ben o işportacıyı hiç tanımam. Akşam vakti önünden geçmişliğim de yok. Daha önce kendisine orospu çocuğu denildiği zaman, karşısındakine kafa atan çok insan gördüm ama bunların hiç biri bir kıza değildi.Bunları yazıyor olmam aklımdan böyle sapkın düşüncelerin geçtiğini de göstermez.Bu anlatılanlar tamamen kurgudan ibarettir.


28 Ocak 2013 Pazartesi

Bankta Kitap Okuyan Sarışın Kız

     Dün maçka parkında dinleniyordum. bir süre sonra karşı bankta kitap okuyan sarışın bir kız fark ettim. Bir an içimden ''Ouvv yeah'' diye bağırmak geldi. Tam olarak planım şuydu. '' Ouvv yeah'' diye bağıracaktım. Karşı bankta kitap okuyan sarışın kızın dikkati dağılacaktı, o boşluktan fırsat bularak ona evlenme teklif edecektim.

     Tam kendimi bağırmaya hazırlarken arkadan Bired Pitten bozma, sarı yağız bir delikanlı bankta kitap okuyan sarışın kıza arkadan dolanarak onlar için ufak ama benim için Roma'yı yeniden yakmaya yetecek kadar ateşli bir öpücük kondurdu. Ve sonra olan oldu. Dilimin ucunda tuttuğum o cümle heyecan içinde, gözlerimi pörtletmeme sebep olarak birden çıkıverdi. '' ''Ooouvvv yea'' Böylece sadece bankta kitap okuyan sarışın kızın dikkatini çekmekle kalmadım, ona arkadan sarılan Biret'inde dikkatini çekmiş oldum. 

     Ne diyeceğimi bilemediğimden, çabucak sıvama kısmına geçtim. '' Merhaba, Oouvvv yea eski yunan mitolojisinde aşk'a adını veren tanrı. Sizi görünce birden o geldi aklıma.'' dedim ve fesatça dünyam başıma yıkılmışcasına gülümsedim. Zaten şuurum gitmişti ne kaybederdim ki, iki sarışına mitolojiden palavra sıkmakla. Çakma Bired çok geçmeden lafı yapıştırdı; ''Biz onu eros olarak biliyorduk ama.'' Aklı sıra benden akıllı olduğunu ispatlayarak kızı benden soğutacaktı. ''Bankta artık kitap okumadan oturan sarışın kız bunları yer mi hiç?'' diye düşündüm. Sanırım yemişti. Bana alaycı alaycı bakıp gülmesinden anladım bunu. O an verilebilecek en iyi cevabı vermeye çalıştım. '' Siz derken? Kıza sordun mu hiç belki o seninle olmak istemiyor, belki Benjamin button'u izledikten sonra senden soğumuştur, belki şu an benimle olmak istiyor.(Tam olarak sıçtıktan sonra, sıvama kısmı burası)'' hızımı alamadan kıza döndüm devam ettim. '' Şu an bir karar vermelisin artık. Ya ben, ya o? Dur, vazgeçtim. Şu an bu çakma Bired sana arkadan dolanmışken sağlıklı düşünemiyor olabilirsin. Bu numaram beni ararsın. Ouuvvv yea de bu arada tabiki bir Yunan tanrısı değildi. Çakma bired haklı ama Eros şu an benim gözlerimden sana bakıyor olsaydı, tüm oklarını kırar sadece iki tane bırakırdı. Biri senin için, birisi de kendisi için. Çünkü güzelliğin tanrıları bile kendisine aşık edecek kadar büyüleyici.'' Hadi ben kaçar. 

     Giderken çaktırmadan bir ara arkama baktım. telefonumu bankta unuttuğumu fark ettim. O ambiyansı bozamazdım. Artık çok geçti. Bu yüzden geriye dönmedim. Kızı kaptım mı asla öğrenemeyeceğim ama, kullanmadığım bir telefona daha 10 ay daha taksit ödeyecektim. Bari gidip telefonu aldığım yerdeki kıza yazayım diye geçirdim içimden. Hem ona Eros'un aşk tanrısı olduğundan falan da  bahsederdim. İnsan her gün yeni bir şey öğreniyor.

Yazmaya gerekli görülen not: Ben dün hiç maçka parkında bulunmadım. Ouvv yea de demem. Bankta gördüğüm her hangi bir kıza aşık bile olsam tanışacak cesarete sahip değilim. Telefoncu kızlara da yazmam. Hiç taksitle telefon da almadım, hep peşin. Bu yazılanlar sadece kurgudan ibarettir.


26 Ocak 2013 Cumartesi

Şatobiryan Böyle Yapılır

     Bir gün arkadaşlarla bir kafede otururken aniden canımız Şatobiryan çekti. Çay, kahve ne varsa içmeyi bırakıp acele ile evin yolunu tuttuk. İçimizdeki Şatobiryan yeme isteği o kadar kuvvetliydi ki hesabı bile ödemeyi unuttuk. Neyse ki sürekli takıldığımız kafeydi daha sonra dönüp ödeme şansımız olacaktı.

     Eve geldiğimizde herkes bir yandan malzemeleri toparlamaya çalıştı. Kemal ''Abi ben bir gün canımız Şatobiryan çeker diye hep buzlukta iki büyük dilim dana fleto saklardım kısmet bugüne imiş.'' dedi. Bu gerçekten bizim için büyük şanstı. Öyle ise ''Kemal, fletoları buzluktan çıkartıp, çözdürmek senin vazifen'' dedim bir maestro edasıyla. Az da tuz lazım olacaktı bu yüzden kilerden bir poşet tuzu alıp azcık kalana kadar lavaboya boşalttım böylece az tuzumuz hazırdı. '' Evet şimdi sıra az karabiberde'' dedim ve tam karabiber poşetini elime almışken , Berkcan çevik bir hamle ile poşeti elimden kapıp, ucunu az yırttı ve içinden bir tutam alıp ''İşte hazır'' dedi. Bu panik içerisindeki hareketini bir an önce Şatobiryanın hazır olmasını istemesine verdim ve kafamı hafif yana çevirip ufak bir tebessüm attım.

     Sebzegiller manavdan sipariş edildikten sonra kolları sıvayıp Bernez sosa giriştim. Grupta bernez sos yapmak benim işimdi. Çünkü bernez sosu en iyi ben yapardım.Tam sirkeyle baharatları pişirmeye hazırlanırken yumurtamız olmadığını fark ettim. Gözümden ince bir yaş süzüldü. Yumurta olmazsa tüm gösteri mahvolacaktı. Daha fazla gözyaşı dökülmeye başladı. Umarsızca akan yaşlara bir türlü hakim olamıyordum. Sorumluluğum büyüktü. Grupun bana olan güvenini boşa çıkartamazdım. Acilen yumurta gerekiyordu. En sonunda Kemal'e '' Abi soğan doğramanın sırasımı şimdi, yumurta yoksa ben de yokum.''diye serzenişte bulundum. Kemal komşudan bir koşu gidip yumurtuları aldı. Hatta hazır sarısı çıkarılmış şekilde almış olduğunu fark ettiğimde Kemal'e bunu sormak için çok geçti. Ya bunu soracaktım, ya da bernez sosumun yumurta ile buluşması için artık çok geç olacaktı. Ben bernez sosu seçtim. Grubun bütün yükü omuzlarımdayken, bu sorumluluğa ihanet edemezdim. Gösteri tamamlanmalıydı. Bernez sos, Şatobiryan için hazır olmalıydı.

     Ve ben sosu hazırladım. Berkcan mantarları soteledi. Kemal ise filetoları izgarada pişirdi. Sıra voltranı oluşturmaya gelmişti. Hepimiz güçlerimizi birleştirdiğimizde Nefis şatobiryan karşımızda duruyordu. Kemal pencereye çıkıp haykırmaya başladı. ''Heeyyy! Tüm mahalle bugün hepiniz yemeğe bize davetlisiniz. Koşun, çekinmeyin. Haydi gelin.'' O esnada karşı binadan ''Kim lan o bağıra...'' diye bir ses geliyorken, kısa bir süre içerisinde Kemal'i pencereyi kapatmış sofrada şatobiryanın başındayken gördüm. '' Hadi abi, sadece ben mi acıktım gelmiyor musunuz?'' dedi. Oturup şatobiryanlarımızı yedik ve o günden sonra Kemal bir daha pencereyi açmadı.



24 Ocak 2013 Perşembe

Parktaki İhtiyar ve Çocuğun Duygu Yüklü Tanışmaları

     Çocuk bir parkta oturmuş kendi kendine bir şeyler söyleniyordu. Sonra yanına ihtiyar bir adam geldi. '' Hayırdır evladım tek başına burada oturmuş ne yapıyorsun?'' dedi. Çocuk bir an boş boş ihtiyar adamın yüzüne bakıp yanıtladı: '' Hayırdır amca tek başına orada dikilmiş ne yapıyorsun?'' dedi. Yaşlı adam şaşırmış şekilde çocuğa bakakaldı ve ''Önce sen söyle'' dedi. Çocuk gülümsedi. ''Annemi kaybettim, bana kaybolursam bu banka gelip onu beklememi söyledi ama kendi kaybolursa ne yapmam gerektiğini söylemedi. Bu yüzden de benim kaybolmuş olduğu mu düşünüp buraya gelir umarım diye bekliyorum.'' Yaşlı adam gülümsedi. ''Doğru hep çocuklar kaybolmaz ya bazen de yetişkinler kaybolur. Ama sana bir sır vereyim mi hiç bozuntuya vermezler sen kaybolmuşsun gibi yaparlar'' dedi. Çocuk gülmedi. ''Sıra senindi. Kıvırma, sen cevap vermelisin şimdi.'' dedi. İhtiyar özür diledi çocuktan. Çocuk ''Özür dilemene gerek yok sadece cevap ver'' dedi. İhtiyar; '' Annen sana yaşlılarla böyle konuşulmaması gerektiğini öğretmedi mi?'' dedi. Çocuk, '' Benim annem yok'' diye yanıtladı. İhtiyar hafif kızarak çocuğa çemkirdi; '' İyide az önce annenden bahsediyordun. Benimle alay mı ediyorsun? Çocuk gülümsedi. '' Evet ama belkide gelmeyecek. Buraya gelene kadar artık bir annem olup olmadığını bilemeyiz.'' dedi. İhtiyar pes etti bu çocuğa laf yetiştirmekten ve cevap verdi. '' Ben yürüyüşe çıktım. Parklarda dolaşırım sahipsiz çocukları toplarım. Sonra onları dilendirir bu şekilde para kazanırım dedi.'' Çocuk panik içerisinde gözlerini açtı, bir kaç saniye tepki vermeden bekledi ve hızla bir şeyler söylemeden kaçmaya başladı.

     Biraz sonra ihtiyar adamın yanına bir kadın yanaştı. Heyecanlı bir şekilde '' Affedersiniz burada On yaşlarında bir erkek çocuk gördünüz mü? '' diye sordu. İhtiyar yanıtladı. '' Evet evladım. Az önce iki tane adamla bu bankta konuşuyordu sonra adamlar ona bir şeker uzattı ve alıp bir arabaya bindirdiler. Sonra da şu tarafa doğru gittiler'' dedi ve eliyle parkın doğu yakasını gösterdi. Kadın panikleyerek o tarafa doğru koşmaya başladı. İhtiyar adam cebinden çıkardığı bir tutam bulguru kuşlara doğru fırlattı. Sonra akşam yemeği vakti geldiğini fark edip eve doğru yola koyuldu.