NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








13 Ocak 2012 Cuma

HAYAT AĞZIMIZA SIÇSIN DİYE BÖYLE AÇMIŞ BEKLİYORUZ

     Ne kadar boktan bir hayatın parçasıyız böyle. Her gün işe git, aynı çukurlu yolu kullan, aynı insanları gör, aynı müzikleri dinle, aynı kıyafetleri giy, aynı çantayı taşı, aynı arabayı kullan, aynı kahvaltıyı yap... Yıllardır sabah kalktığımda penceremden izlediğim manzarada bile gram değişiklik yok. Yani benim şu ara hayattan anladığım dibe doğru süren bir yolculuk. Bunu daha iyi anlıyorum. Her gün biraz daha derinleşiyor sanki içine düştüğüm kuyu. Ne ışık var, ne merdiven. Her gün çıkması biraz daha imkansızlaşıyor.

     Ufacık değişiklikler de olmasa, her şey bir önceki sikindirik günün aynısı olacak. Mesela iyi ki hafta sonları var da uyku düzenim bozuluyor ya da iyi ki sevdiğim dizi her gün oynamıyor. İyi ki her gün gündüz değil. İyi ki aptal, zeki, huysuz, aksi, mutlu, uzun, kısa, çirkin, güzel insanlar var. Hatta iyi ki, her zaman yaz ya da her zaman kış değil. Hayatın anti-depresanları gibi bu değişiklikler.

     Sanırım bir ay daha ufak değişikliklerle kendimi oyalayabilirim. Sonra yine aynı terane. İşte bu boşluk anlarında insan Nirvana'ya ermek istiyor. Bu arada belki doğrusunu biliyorsunuzdur ama ben yine de açıklayayım. Nirvana'ya ermek demek, şu bizim rock yıldızı Nirvana gibi hayatın anlamsızlığının farkına varıp, yaşamına son verme kıvamına gelmek değil. Nirvana: Budizm'de bir aydınlanma evresidir. Bir mumun alevinin sönmesi ya da söndürülmesi anlamına gelir. Yani; insanın arzularından kurtulduğu andır Nirvana'ya erdiği an. Ama Nirvana'ya erişme isteğinin de bir arzu olduğunu düşünürsek, bu teori biraz kendi kendini çürütüyor. O yüzden de daha ileri derece olan Lotus Sutra'yı geliştirmiş Buda inancı. Lotus Sutra da... Oooo konu nereden nereye gelmiş. Neyse daha fazla konu sapıtmadan son paragrafı yazayım.

    Kısacası hayat BOK! Düzen böyle hastalıklı bir saplantı sanki. Öyle ki; insanın yeri geliyor düzensizliği bile bir düzene dönüşü veriyor. Ne kadar can sıkıcı bir hayat yaşıyoruz. Ya da yaşıyoruz demeyim, illaki her gün bangi jumping yapan insanlar da vardır onlara haksızlık etmeyeyim. Zaten herhalde bütün o uzaya çıkma muhabbetlerinin temeli bu hayatın sıkıcılığına dayanıyordur. Akvaryumdan kaçmaya çalışan kaplumbağalar gibiyiz. Sürekli yer küreyi terketmek için denemeler yapıyoruz. Allah NASA'ya zeval vermesin. Belki bir gün Mars'ta yaşarız belli mi olur. Hem değişiklik olur, hepimize iyi gelir. Alla allaaa noluyor bu konuya sürekli dağılıyor. Madem olmuyor o zaman yazı bitti. =))

   

5 yorum:

  1. oh valla ben düşünmüşüm sen yazmışsın, okudukça rahatladım :)) son günlerdeki benim karmaşıklığımda bu şekilde ama birilerine bundan bahsedince aldığım cevap "belanı mı arıyorsun" oluyor :))

    YanıtlaSil
  2. Hehueh hep öyle değil mi ama? Sus sesini çıkarma yaşamaya devam et derler. =)) Aslında en güzeli kendini yollara vurmak. Hippi olacaksın, olmadı derviş ol, oda olur. Bir ömür boyu sıkılmadan gidecek kadar yol var nasılsa. Zaten rotam da belli Mısır'dan başlardım ilk. =p

    YanıtlaSil
  3. her güne bir bangi camping de bir rutin çeşidi sonuçta. sıradanlık bağırsaklarımıza yer etmiş bakteriler gibi. mars'a da gitsek orada, dünya'nın etrafında tur atsak da. pek güzel pessimiste bağladım olayı. kaçış yok diyor, kendi intiharıma mahal veriyorum.

    YanıtlaSil
  4. Her ne şekilde olursa olsun sürekli tekrar eden herşey sıkacaktır, çok heyecanda bi yerde sıkar ve bu sefer tam tersi sükunet ararsın, insanoğlu işte, ee napıyoz şimdi neye karar verdik :)

    YanıtlaSil
  5. Ben kararımı verdim galiba intihar edeceğim. Ne güzel yorumlar yazıyorsunuz öyle cıvıl cıvel, neşe dolu. =)) Demek ki insanlar spontane gelişen bir hayata ayak uyduracak şekilde yaratıldı. Doğamızda bunu kaldırabilmek var. O halde bu boktan hayatı bu şekilde yaşamaya devam.

    YanıtlaSil