NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








10 Ağustos 2016 Çarşamba

İNSAN KAYNAKLARI

     Serkan Toksöz yeni işindeki beşinci gününde kendisini yine akıl almaz bir olayın içerisinde buldu. Aniden gelen iştahsızlık ile öğle yemeğine çıkmak istemediğine karar verdi. Ardından algıları yavaş yavaş kayboldu. Dış sesler, anlamsız kelime güruhları halinde kulak zarından geçip, tesirsizce beyninin algı duvarları arasında eriyip yok olmaya başladı. Her zaman yaptığı -eve giderken film alma- ritüeli oldukça anlamsız gelmeye başladı. Başının fena halde dertte olduğunu biliyordu. Sonunda duvardaki ortasında büyük mavi bir elmanın olduğu absürt postere bakarken sorunun ne olduğunu anladı: aşık olmuştu.

     Uzun zamandır fotokopi çekmeye her gidişinde insan kaynaklarının aralık kapısından Jale'ye attığı kısa bakışlar, ruhani anlamda benliğinin kıyılarında dolaşmasına sebep oluyordu. O tehlikeli sular, Jale'nin mavi gözlerinin derinliklerine dalması ile iyice derinleşti.  Bir an da hayattaki en büyük ikinci korkusu Jale olmuştu. İlkini ise kimse bilmiyordu.

     Serkan Tokgöz ağır adımlarla insan kaynaklarının kapısına yöneldi. O sırada Jale'nin uzun siyah saçları geriye doğru savruldu. Esen rüzgar Serkan Tokgöz'ün yüzünü yaladığında, kalbinin olduğu yerden adeta bir stadyum dolusu insanı coşturacak kuvvette bir davulun hızlı ritimleri duyuldu. Jale'nin mavi gözleri ile ilk defa bu kadar yakın buluştuklarının farkına vardığında, olduğu yere yığıldı. Jale bir süre Serkan Tokgöz'e baktı ve ardından telaşla odayı terk etti.

     Döndüğünde elinde tuttuğu iki bardak sudan birini hala yerde yatmakta olan Serkan Tokgöz'ün başından aşağı boşalttı. Sakince doğrulan Serkan Tokgöz bir süre dikkatlice Jale'nin yüzüne baktı. Jale'de aynı şekilde Serkan Tokgöz'e baktı. Elinde tuttuğu ikinci bardağı bir şey söylemeden uzattı. Serkan Tokgöz bardaktan ağır ağır iki yudum içti. Ardından fısıltıya yakın bir sesle, ''İlk defa böyle oluyor,'' dedi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder