NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








1 Ekim 2013 Salı

GECE

Gece geliyordu. Herkesi bir telaş aldı. Güneş dağların ardından yavaşça kayboldu. Kasaba sakinleri fenerlerine sarıldılar ve hepsi birden Gece'yi fenerleri ile uzaklaştırabilecekleri umuduna kapıldılar.

Belirsiz bir sessizlik vardı. Boş yere beklemeye koyuldular. Saat tam on ikiyi vurduğunda hepsi birden fenerlerini yaktı. Derken bir çığlık koptu. Bu Gece'nin çığlığı idi. Gece çığlık çığlığa onlara yaklaşıyordu. Kimse yerinden son ana kadar kıpırdamadı. Ta ki, Gece birinin üzerine atlayıp onu tek hamlede parçalayana kadar. Sonra herkes kaçışmaya başladı. Gece kasabalıları teker teker avlıyordu. Pençeleri o kadar büyüktü ki, yine tek bir hamle ile iki metrelik bir erkeği dokuz parçaya bölmüştü.

Kasaba halkı Gece ismini taktıkları bu canavar ile nasıl dövüşeceklerini bilmiyordu. Ona hiç bir şey işlemiyordu. Daha önce silahlarla üzerine kurşun yağdırmışlardı ama işe yaramamıştı. Kurban vermeyi denediler fakat, Gece zaten istediği zaman onları avlıyordu. Hatta, bir keresinde üzerini komple ateşe vermeyi bile başarmışlardı fakat, bu sadece Gece'yi daha net görüp dehşete düşmelerine yol açmıştı. Zifiri karanlıktı derisi. O yüzden ona gece adını takmışlardı. Gözleri sarıydı ve çok küçüktü. Beş metre boylarında, her biri 60 cm uzunluğunda hançeri andıran 9 tane tırnağı vardı pençelerinde. Hiç tüy yoktu derisinde; yeni doğmuş bir yarasa gibiydi teni. Kafasının ortasından yukarıya doğru sarmal şeklinde uzanan kemik renginde bir de boynuzu vardı. Bir keresinde 10 yaşlarında bir çocuğu tek hamlede yutmuştu. İnsan'ı korkunç bir dehşete düşürün ikişerli olarak dizilmiş bir arka sıradakiler ağızının içerisine bakan, ön sıradakiler dışarı doğru hafif kıvrımlı, jilet gibi keskin sayılamayacak kadar çok dişi vardı ağızında. Teni bu kadar karanlık olmasaydı adı mutlaka öğtücü olurdu. Onun hakkında gerçekten çok şey biliyordu kasaba halkı, nasıl öldüreceklerinin dışında.

Gece o gün kasaba halkından tam 3 kişiyi parçalamış ve 1 tanesini de yanına alarak oradan uzaklaşmıştı. Küçük bir çocuk, ölenlerden birinin vücudundan kopmuş bir eli almış parmaklarının arasındaki feneri almaya çalışıyordu.

Bu kadar karanlık bir canavara ışık da bir şey yapmıyorsa, onu öldürecek şeyi çok merak ediyordu kasaba halkı?

Tam olayların üzerine yabancı bir adam belirdi gecenin uzaklaştığı yerde. Hava o kadar sisliydi ki adamı önce fark etmekte zorlanmıştı kasabalılar. Adam elinde bir ipe asılmış bir şey sürüklüyordu arkasında. Zorlandığına göre büyük bir şey olmalıydı diye düşündü kızıl saçlı bir genç kasaba halkının arasındaki.

Sonra sislerin arasından çıkan şeyi görünce bütün kasabalı koro halinde oldukları yerde donakaldılar. Bu Gece idi. Sislerin ardında beliren gizemli bu adamın arkasında sürüklediği şey Gece'den başkası değildi. Gayrı ihtiyarı tüm kasabalı kısa süreli şokun ardından, bu gizemli adamın kim olduğunu merak etmeden evvel çığlık çığlığa sevinç nidaları savurdular.

Kısa süre sonra adam onlara yaklaşınca durdu ve onunla birlikte kasabalılar da duruverdi. Adamın kafasında büyük bir şapka vardı ve başı hafif öne doğru eğikti. Bu yüzden suratının ağız bölümünden yukarısı gözükmüyordu. Tüm kasabalılar fenerlerini yerde öylece yatan Gece'nin üzerinden, gizemli adama yönelttiler. İçlerinden bir tanesi adamın elini sıkıp teşekkür etmek için gülerek yanına yaklaştı. Ve elini uzattı. Gizemli adam kımıldamıyordu. Şapkası neredeyse bütün yüzünü kaplamıştı ve tek görünen yeri ağzıydı. Birden şapkasının ardından sinsi bir gülümseme belirdi ve yavaş hareketlerle kafasını yukarı kaldırdığında, tüm kasabalı şaşkınlık içinde adamın alev gibi parlayan kızıl gözlerine bakıyorlardı. O anda bu yabancının, kendileri gibi normal bir insan olmadığını anlamıştı kasaba halkı. Adamın yüzündeki sinsi gülümseme daha belirgin olunca öndeki iki dişinin yılan dişi gibi olduğu fark edildi. Elini uzatan adam geri çekmemiş ve adeta dona kalmıştı. Bakışlarını bu gizemli adamın elinde oynadığı bir çift gözden alamıyordu. Bir an aklına Gece'nin yanında götürdüğü Kurban'ın gözleri olabileceğini düşündü adam. Adam bunu düşünürken de, bir den çok hızlı bir hareket ile dişlerini adamın boğazına geçirip kafasını koparttı. Şimdi Gece'yi unutan kalabalık korku içerisinde kaçışmaya başladı, fakat insan görünümündeki bu gizemli yabancı, gölgelerin arasında o kadar hızlı hareket ediyordu ki, kasabalının hiç şansı yoktu.

     O gece gizemli adam sayıları 30 kadar kalan tüm kasabalının, çocuk ve ihtiyar ayrımı gözetmeden başlarını gövdelerinden dişleri yardımı ile koparmıştı.

     Bir yemek sofrası kurdu kendine kasabanın meydanına ve 60 cift gözü bir tabakta kendisine ikram etti. Kopardığı kafalardan sadece gözlerini oymuş başka yerlerine dokunmamıştı. O gece keyifle 5 saat boyunca tüm gözleri yedikten sonra ağzını bir bez ile narince silip kasabadan uzaklaştı gizemli yabancı. Gece'nin gözleri o kadar küçüktü ki, onları yemek yerine, hala elinde çevirerek, yavaş ve keyifli hareketlerle kasabadan uzaklaştı.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder