NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








27 Ağustos 2014 Çarşamba

YILDIZSIZ GECE

     Yazın ortasıydı ve bilmem kaçıncı ayının, bilmem kaçıncı gününün, bilmem kaçıncı gecesiydi. Gökyüzü lekesizdi. Doğuştan kör olan bir dilenciye yıldızların nereye gittiklerini sordum. Halbuki bir yıldızın neye benzediği hakkında en ufak bile bir fikri yoktu. Küfreder gibi, inatla sordum. Cevap vermedi. Bu kez de uğruna dilendiği ekmeğin rengini sordum. Dualar ettiği insanların yüzlerini, üzerine oturduğu taşın şeklini sordum. Sustu. Küfreder gibi, inatla sustu. Yani ben her defasında söver gibi sordukça, o da her defasında söver gibi susuyordu.

     Oysa neden isyan etmediğini öğrenmek istiyordum. Üzerine gittikçe isyan edecek sanıyordum. Etmedi.

     Cebimden çıkardığım bozuk bir liranın diğer bozukluklara çarptığında ki sese kulak verdim. Sonra dilencinin yüzüne dikkatlice baktım. Meğer baştan beri cevap öylece dilencinin sedef oymalı alın çizgileri arasında yatıyormuş: anladım ki, umut gidince isyan barındırmıyormuş hiç bir söz. Bu yüzden dilencinin söyleyecek sözü yoktu. Bu yüzden umutsuzca susuyordu. Ve bu yüzdendir ki, kör bir dilencinin ev sahipliği yaptığı yazın umutsuz ve isyansız bu akşamında yıldızlarında yeri yoktu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder