Adres aramak dünyanın en zor işiydi benim için. Arkadaşıma gidecektim ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Evden çıkmadan önce geçtim aynanın karşısına. Söz verdim kendime 'Bulacaksın, korkma. Haydi' dedim giyin çıkıyoruz. Ve çıktık.
Atladığım gibi arabama tüm beygirlerine 'Deh' dedim. İçimde müthiş bir azim vardı. Heyecandan üçüncü vitese takmışım araba 'Deh'' dememle -stop- etti. Olur böyle ufak kazalar dedim. Vazgeçmek yok. Araba benim salgıladığım adrenalini salgılasaydı beşinci viteste bile kalkardı haberi yoktu. Ve doğru vitese taktığımda yol almaya başladık.
Evin olduğu semte girdiğimde artık korkularımla yüzleşme vakti de gelmişti. Sadece adresi bir çırpıda tarif edecek olan kişiyi seçmeye gelmişti. Ağır ağır ilerlerken sağ sola bakındım. Orta yaşlarda birini aradım. Sokak isimlerini bilecek kadar tecrübeli olmasını istiyordum çünkü. Esnaf da olsa tadından yenmezdi.
Bir köfte arabasının yanında durdum. 'Pardon!' diye camdan çıkardım kafamı. ''Yarım yapıyorum abi'' dedi adam. Kıramadım ''Yap'' dedim. Yarımı hazırlarken adresi sormak için tekrar hamlemi yaptım. ''Usta'' dedim. ''Ayran veriyorum yanında abi'' dedi. ''Ver'' dedim. Köfte ile ayranı aldım. Parasını öderken, biraz da çekinerek son bir gayret ile araya başka laf girmeden bir çırpıda sordum, ''Usta bu 'Şengül Sokak' nerede?'' İşte olmuştu 'Bakalım buna ne diyeceksin' diye içimden kırkırdadım. ''Bilmiyorum abi. Bende bugün ilk defa tezgah açtım buraya'' dedi. Hayal kırıklığına uğradım. Bir şey diyemedim. Bunu hiç beklemiyordum. Seyyar olarak dolaşan bu köfteciden çok ümitliydim. Sonra ne yapacağımı düşünmek için bir süre orada bekledim. Köfteci ''Abi'' dedi tekrar. İçim yeniden umutla dolmuştu. ''Hatırladı kesin'' diye geçirdim içimden. Derken, ''Bir tane daha yapıyorum abi.'' dedi. Hevesim kursağımda kalmıştı. Çaresiz ''Yap.'' dedim. Hayır diyememek gibi çok kötü bir huyum vardı. Köfteyi alır almaz oradan uzaklaşmaktı niyetim. Parayı uzattım ve gaza bastım. Ama hain köfteci bir kere daha arkamdan bağırdı ''Abiiii!'' Aniden frene asıldım. Kafamı camdan uzattım. Köfteci ''Ayran?'' dedi. Demesiyle geri vitese taktım. Polemiğe giremezdim. Nasılsa 'Evet' diyecektim. Ayranı alır almaz para üstünü beklemeden uzaklaştım oradan.
Köfte ekmeği yerken, bir taraftan da adresi arıyordum. Bu sefer çok dikkatli bir tercih yapacaktım. Esnaf yerine yolda yürüyen her hangi birine soracaktım. Bir süre ilerledikten sonra, tamda aradığım profile uyan orta yaşlarda bir adam yolun kenarında bekliyordu. Yanaşıp, vakit kaybetmeden camı araladım. ''Pardon bakar mısınız?'' diye sordum. Adam ''Bakmam'' diye karşılık verdi. Hiç beklemediğim bu cevaba şaşırmakla beraber ''Neden'' diye sordum. Adam, ''Adres soracaksın değil mi?'' diye karşılık verdi tekrar. ''Nereden bildiniz?'' diye bir soruda ben patlattım. ''Ne zaman dışarı çıksam hep sorarlar. Çünkü, benim alnımda adres sorun yazıyor'' diye yanıtladı. Bende direk adamın alnına baktım. ''Yo, yazmıyor!'' dedim. Adam derin bir iç geçirdi. Sonra, ''Tamam bende geliyorum. Gidelim.'' dedi. ''Anlayamadım'' dedim. ''Bunda anlamayacak bir şey yok. Sen şimdi adres soracaksın. Ben sana ayrıntılı şekilde bütün detayları vereceğim. Sen ise anlamayan gözlerle bana bakıp, 'Anladım' diyeceksin. Ama ben yemem. Anlamadığını, anlayınca bir defa daha anlatacağım. Bu seferde iyice karıştıracaksın. Sonunda dayanamayıp sana oraya kadar eşlik edeceğim. Seni mağdur edemem evlat. Bu yüzden en iyisi mi sen beni hiç yorma. Direk gidelim. Zaten bir sürü işim vardı. Hiç olmadı bu, çünkü ben adres soran birini hayatta geri çeviremem. Sonra el alem ne der?'' Bir müddet adam konuşurken fırsattan istifade alnına dikkatlice baktım. Artık emindim. Hiç bir şey yazmıyordu bu adamın yüzünde. Daha ilk baştan bana yalan söylemişti. Nasıl güvene bilecektim ki?
Çaresiz atla dedim. Çünkü ben de 'Hayır' diyemezdim. Adam ''Off!'' diye bir nida patlattı ve ardından ''Sana bakmam dediğimde beni dinlemeliydin. Bu artık senin meselen olmaktan çıktı evlat. Çıktığımız bu yolda ne zorlukla karşılaşırsak karşılaşalım vazgeçmek yok. Bunu kafana iyice sok. Vazgeçmek gibi bir niyetin varsa şimdi arabadan inebilirsin. Sana kolay olacak demiyorum ama...'' Sesi git gide çoşkuyla artıyordu adamın. ''O adresi ne pahasına olursa olsun beraber bulacağız!'' Bu son söylediğini ise o kadar coşkulu söylemişti ki, bir an dayanamayıp ''Eveeet! Haydi yapalım şu işi!'' diye bağırdım. İçimdeki Amerikan filmlerinden fırlama FBI ajanı gün yüzüne çıkmıştı resmen.
İlerlerken adresi söyledim. ''Şengül sokak, 21 numara.'' Bana yeni çıkan cihazlardan bahsetti. 'Navigasyon' diyorlarmış. Ballandıra ballandıra anlattı. Çok etkilendim gerçekten. Böyle bir alete sahip olsaydım kimseye bir şey sormadan istediğim yere gidebilirdim. O kadar şanslıydım ki, adam da bu işe yeni girmiş ve üzerinde bir kaç tane varmış. Hemen satın almayı teklif ettim. O da kırmadı beni ve hemen bir tane sattı. Bir kaç tane de arkadaşlara aldım. Her yerde bulunmuyormuş çünkü. Adam bir de az bir ücret karşılığında arabaya taktı cihazı. Bir kanatları eksikti adamın.
Adresi girince hemen yolu çıkardı cihaz. Hiç zorlanmadan oraya kadar gittik. Sevinçten çılgına döndüm. Adama dönüp nezaketen ''Bu kadar zahmet ettiniz, gelip bir yemek yemek ister misiniz? Arkadaşım yemeği hazırlamıştır'' diye sordum. Hiç itiraz etmedi. Halbuki en başında 'Çok işim vardı' demişti. Kabul etmez diye düşünmüştüm bu yüzden. Neyse yapacak bir şey yoktu.
Kapıyı çaldığımda arkadaşım bekletmeden kapıyı açtı. ''Hoşgeldin'' diye sarıldı. Ardından da ''Kolay bulabildin mi?'' diye sordu. Göz ucuyla yanımdaki adama bir bakış attım ve sinsi sinsi sırıttım. Ardından ''Evet'' diye yanıtlarken hala kıkırdıyordum. Birazdan ona aldığım navigasyonu verecektim ama şimdi süpriz kaçsın istemediğimden bir şey söylemedim. Daha sonra yanımdaki adama baktı ''Arkadaş kim?'' diye sordu. Hemen adama dönüp adını sordum. ''Mustafa'' dedi. Bende arkadaşa dönüp, ''Mustafa'' dedim. Arkadaşım şaşırdı. ''Uzun hikaye'' dedim yemekte anlatırım. Sonra içeri geçtik.
O günden sonra adres bulmak için bir daha kimseye bir şey sormadım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder