NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








27 Eylül 2014 Cumartesi

KADINLAR DA ÖLÜR

     Öğleden sonraydı. Havuzun başında uzanmış, stresli yaşantımdan kaçış yollarını arıyordum. Ara ara esip vücudumu yalayan rüzgarın sesine kulak vermiş huzur içinde yatıyordum. Haliyle bir süre sonra gözlerimin kapanmasına da engel olmadım.

     Gözlerimin karanlığında aniden bir kadın belirdi. Beline kadar toprağa gömülmüştü. Eli kolu bağlıydı; ağlıyordu. Çevresi bir meydan yeriydi ve çevresi alabildiğine insan doluydu. Hep bir ağızdan bağırıyorlardı ve ne dedikleri hiç anlaşılmıyordu. Bir tanesinin attığı taş, şakağında patladı kadının. Arkaya doğru savrulur gibi yaslandı. Bir an beli kırıldı sandım. Şükür ki bir şeyi yoktu. Taş başını sıyırmış olmalıydı. Fakat sonra bir başka taş alnının tam ortasına çarptı. Sicim gibi bir kan süzüldü açılan yarıktan; gözyaşlarıyla birleşti. Meydandaki diğer kadınlar da ağlıyordu. Bir tanesi ''Allah sizi affetmeyecek!'' diye bağırıyordu. Adamlar ise öfke içinde taşlara sarılıyordu. Çocuklarda vardı. Bir çocuğun attığı taş, kadının ensesine çarptı. Bütün yüzü, saçları, vücudu hatta, dibinde biriken taşlar... Her yeri kan içerisindeydi.

     Bir süre sonra kadının artık hiç sesi çıkmaz olmuştu. Bir biri ardına atılan taşlar sanki boş bir un çuvalını dövüyordu. Kadının vücudu hiç bir taşa tepki vermiyordu. Buna rağmen belki yarım saat, belki de bir saat boyunca taşlamalar devam etti; ta ki kalabalığın öfkesi dinene dek. Sonra kalabalığın arasından çıkan sarıklı bir ihtiyar, kadına belli bir mesafe yaklaşarak ve dokunmamaya özen göstererek şöyle göz ucuyla kontrol etti. Kalabalıktan çıt çıkmıyordu. Bir süre sonra sarıklı ihtiyar kendinden emin bir şekilde, ağır ağır kalabalığa dönerek ''Ölmüş!'' diye bağırdı. Bütün kalabalık hep bir ağızdan yine ne dedikleri anlaşılmayan naralar atarak oradan uzaklaştılar. Geride kalan bir kaç kadın, yerde cansız yatan ve henüz açmış bir gülü andıran kadının allar içerisindeki bedeni siyah bir kumaş parçası ile kapladılar.

     Sıçrayarak kalktığımda, her yerim terler içerisinde idi; hala şezlongdaydım ve güneş yaklaşık on beş derecelik bir sapma ile hala tepemde duruyordu. Yanımda duran suyun ısınmış olmasına aldırmadan bir yudum aldım ve kalanını başımdan aşağı boşalttım. Havuz kalabalıklaşmıştı. Kendi kendime ''Neydi şimdi bu?'' diye yüksek sesle sordum. Karşımda sırtı dönük bir kadın, havuzdan yeni çıkmış kız çocuğunu kurulamakla meşguldü. Kadına bilinçli bir şekilde bakmamıştım. Gözlerim dalmıştı ve daldığı yerde o kadın vardı. Kızını kuruladıktan sonra arkasını döndü. Az önce rüyamda gördüğüm taşlanarak öldürülen kadındı bu. Şaşkınlığım iki katına arttı birden. Az önce kafamdan aşağı döktüğüm şişeyi tekrar kafamdan aşağı doğru çevirdim ama içi tamamen boşalmıştı. Kendimi toparlamaya çalıştım. Muhtemelen uykuya dalmadan hemen önce görmüş, ama gördüğümü fark etmemiştim bu kadını. Ya da başka bir yerde karşılaşmıştık ve bilinç altım bugün bu havuzda denk gelene kadar saklamıştı görüntüsünü ve tesadüf o ki; şimdi bu rüyada kullanmak gelmişti aklına; tam da kadının bu havuza gelmeye karar verdiği gün. O bilincimin altında daha neler vardı Allah bilir.

     Kadınla bir an göz göze geldikten sonra, bakışlarını kızına çevirip gülümsedi. Kadın öyle güzel gülümsüyordu ki, gülümsemesinde, yeni açmış bir çiçeğin hayata tutunuşu vardı sanki. Benim rüyamda ise, o güzel gülümsemesi terk etmişti halbuki kadını. Gülümseyen kadın şezlonga uzandı ve çantasından çıkardığı kitabı okumaya başladığında ise tekrar hayret içerisinde kadının elindeki kitaba bakakaldım. Bu da tesadüf müydü? Öyle ise bile, bu kadarı benim için bile fazlaydı. Bir parça huzur bulmaya geldiğim şu havuz başında, sürekli şamar yiyen bir çocuktan farkım kalmamıştı. Kendime gelebilmek için sonunda 0,5 milimlik bir pet şişedeki sudan medet ummayı bırakmış kendimi havuzun serin sularına bırakmıştım. Kadının okuduğu kitabın kapağında şöyle yazıyordu: İran'da rejim ve kadının yeri.

     Yine de havuzun içerisindeyken bu yaşadıklarımı unutmaya çalışsam da, şu soruyu sormadan kendimi alamadım; Taşlanarak öldürülen kadının suçu neydi; yoksa yalnızca kadın olmak mıydı?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder