NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








5 Şubat 2013 Salı

ÇOCUK SEVGİSİ

     Bugün trafikte ağır ağır gidiyordum. Radyoda son ses ''Placebo - Song to say good bye '' çalıyordu. Bazı şarkılar gerçekten hiç eskimiyordu.

     Derken arabanın önüne ufak bir çocuk atladı. Hızlı gitmediğim için durabildim. Ben ona değilde daha çok o bana çarpmış gibi bir hava oldu. Bir an korkmuş gözlerle çocuk bana baktı ve sonra arkasına bir bakış attıktan sonra koşmaya devam etti. Hemen arkasından 5 kişilik bir grupta, çocuğun peşinden önümden geçtiler. O an anlamıştım ufak çocuk için, bir şeylerin ters gittiğini.

     Arabadan indim peşlerinden koşmak için, sonra geri bindim. Ne kadar gaza gelsem de, arabayı yolun ortasında bırakamazdım. Biraz sağ sola bakındıktan sonra park yeri bulamadım. Ufak çocuk için, içimden ''Geçmiş olsun'' diye bir teselli geçirdim.

     Yavaş yavaş ilerlemeye devam ederken bu sefer 5 metre kadar önümden hızlıca ufak çocuk geldiğinin aksi  yöne doğru koştu. Kurtulmuş olacağını düşündüm ve sevinç içerisinde arkasından bakarken bir den aklıma o soru geldi.'' Kurtulmuştu madem, peki o halde hala ne diye koşuyordu?'' Bu soruyu aklımdan geçirmemle birlikte çocuğun koştuğu yöne doğru hızlıca kafamı çevirdim. Aynı zaman zarfı içerisinde öndeki çevik çocuğun yan taraftan zıplamaya çalışıp, kaputta iki kere sektikten sonra diğer tarafa düşmesi bir oldu. Durduğumda ise birden arkasındaki şişman çocuğun cama yapışan burnundan akan mukus tabakasına odaklandım. Tam o açıdan bakınca South Parktaki Cartman'ı andırıyordu çocuk. Oysa ki birden kafasını çevirip yanağıyla çarpması gerekirdi. Böylece hem cam temiz kalırdı, hemde çarpışma sırasında tombik yanakları airbag vazifesi görebilirdi. Sonrada hafifçe camdan kayarak yere serilmeliydi. Doğrusu buydu. Güzel bir çarpış böyle olurdu. ''Bu çocuklara okulda ne öğretiyorlar?'' diye geçirdim içimden. Tıpkı süratle giderken cama yapışan haşerelere benziyorlardı. Diğerleri biraz daha geride oldukları için durabilmişlerdi yinede.

     Önce sağ tarafımdaki çevik çocuğa baktım. Tam o sırada şarkının değişmiş olduğunu ve TRACK 02'de ''İnfra- red'' çaldığını fark ettim. ''Someone call the ambulance...'' diyordu. Ambulanslık bir durum yoktu. Çevik çocuk ayağa kalkmıştı. Hemen akabinde hafifçe sekerek kendini kaldırıma atmıştı ama belkide o, kendini kaldırıma atıp yerde kıvranmayı seviyordu. Hemen kötüye yormadım.

     Sonra sola dönüp, şişman çocuğun kızarmış burnuyla bana öfke dolu bakışlarını fark ettiğimde gerçekten ambulansa gerek olmadığını anladım. Çocuğun obezite sorunu vardı ama bu ambulans çağırmayı gerektirmezdi.

     Gayet sakin bir olgunluk içerisinde vitesi bire alıp, dip gaz hareket ettim. Bu benim tarzımdı. Hep birinci viteste çok hızlı giderdim. O duruma özel değildi. Hep öyle yapardım.

     Sonra arkadan dört çocuğun peşimden koştuğunu fark ettim. Diğeri için üzüldüm. Kaldırımda kıvranmayı sevmeseydi o da bu çocuklara katılabilirdi. Bir süre sonra çocuklar gözden kayboldu ve parça bir kere daha değişti. TRAK 03'te ''Jamie Woon - Night Air'' çalıyordu. Arkama yaslandım ve bir çocuğu, ona kafa tutan zalim çocuklardan kurtarmış olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşarken seyir eyledim.

     Yazılmaya Gerekli Görülen Not : Ben aslında şişman çocukları çok severim, (cama mukus salgılamayanları tercih sebebidir), Birine çarpsam, ya da biri bana çarpsa yolda öylece bırakmam, falan feşmekan... Sonuç olarak bu bir kurgudur onu demeye çalışıyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder