NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








12 Şubat 2013 Salı

Kadınları Anlama(ma)k

     '' Beni anlamadın!'' diye fısıldadı kadın giderken, adama. Adam şaşkın şaşkın kadının gidişini izledi. Gerçekten de anlayamamıştı hiç. ''Bir kadını anlamak için sıradan bir erkek beyni yeterli olur mu?'' diye geçirdi içinden.

     Sonra ''Kadınlaaaar!'' diyerek derin bir nefes bıraktı, kadının köşeyi dönüşünü ve gözden kayboluşunu izlerken.

     O kadınları seviyordu. Anlamak istemiyordu. Sadece sevmek istiyordu. Kadınlarında şikayet etmeksizin, bir şey beklemeksizin kendisini sevmesini istiyordu. Katıksız sevgiydi istediği.

     Kadınının köşeyi dönüp gidişini izleyişinin ardından 3 ay geçmişti. Bu süre içerisinde kadınları hiç düşünmemişti. Sadece işine vermişti kendisini. Hayatındaki en önemli şey işiydi. Çünkü, ona göre bir şeye ne kadar çok zaman ayırıyor isen, o kadar önemliydi. 24 saatin 10 saatini işte geçiriyordu. Bu yüzden işi onun için çok önemliydi. Bir de uykusu. Uykuya da çok önem veriyordu. Hem seviyor, hem önemsiyordu.

     Bir gün bankada sıra beklerken içeriye bir çift geldi. Hemen yanı başına oturdular. Bir şeyler konuşuyorlardı. Adam oralı bile değildi. Derken işittiği bir cümle, dikkatini bu çifte yöneltmesine sebep oldu. Kadın, diğer adama '' Beni bazen gerçekten anlamadığını düşünüyorum'' dedi. Algıda seçicilik ti bu. 3 ay önce kadınının köşeyi dönüp gidişini izlediği gün geldi birden aklına. Kendi kendine '' Bazen mi?'' diye fısıldadı ve hafiften bir tebessüm belirdi yüzünde. Muhtemelen kadın bunları söylerken, diğer adam aklından o an akşamki maçı kimin kazanacağını veya Tv'de hangi filmin oynayacağını geçirdiğini düşündü.

     Diğer adam sürekli alttan alıyordu. Bu manzara karşısında daha fazla dayanamadı ve araya girdi. '' Doğru soruyu sormuyorsun'' dedi kadına dönüp. Kadın şaşırmış bir şekilde '' Efendim!'' diye yanıtladı gayr-i ihtiyari. '' Dediğimi duydun doğru soruyu sormuyorsun işte. Soru beni neden anlamıyorsun? değil. Beni neden anlamak istemiyorsun? olacak. '' dedi. ve devam etti ''O zaman muhtemelen bu beyefendinin cevabı; Sana olan sevgimi kirletmek istemediğimden, olacaktır. Çünkü seni anlamak istemiyor, seni sevmek istiyor. Sadece sevmek. Örneğin akşam tuttuğu takım kaybederse, neden kaybettiğini anlamak istiyor, ya da izlediği filmde kötü adamın, iyi adama neden kötülük yaptığını da anlamak istiyor ama seni mi? Hayır, seni anlamak istemiyor. Çünkü isterse kusurlarını keşfedecek. Ama sana bunu itiraf edecek cesareti yok. O yüzden de hep alttan alacak. Bence sen artık bu soruyu sormayı bırakmalısın. Sevmek o kadar karışık bir şey değil. Karışık işleri bırak aklın çözsün, kalbin çalışma tarzı biraz daha farklı çünkü. Bir gün ne olduğunu bile anlamadan bir köşeyi dönüp, ortadan kaybolurken buluverirsin kendini. Ve bu adam arkandan gelmediği zaman, gururuna yenik düşüp sende geriye dönmezsin. Sonrasında neler olacağını söylememe gerek yok sanırım. Siz iyisi mi bir birinizi anlamadan sevmeye çalışın. İllaki bir şeyleri anlamaya çalışacaksanız, alın ''Küçük Prens'' i okuyun ve gerçekte çiçeğini mi yoksa gezegenini mi terk ettiğini anlamaya çalışın. Ah işte benim sıram geldi. İşlemimi yapmalıyım. Bankacılar bütün gün beni beklemezler. Size iyi günler.'' dedi. Kadın ve diğer adam söyleyecek bir şey bulamamışlardı. Ve adama sadece arkadan bakmakla yetindiler.

     Adam vezneye giderken, kendi bile böyle nasıl konuştuğuna şaşırmıştı. 3 aydır içinde tuttuğu sıkıntıları kendisine itiraf etmişti aslında ve 3 ay önce kadınının gidişini izlemeden hemen önce bunları söylemiş olmayı diledi. Sonra bunun bir işe yaramayacağına, artık çok geç olduğuna kanaat getirdi. Bankadan çıktı. Saatine baktı. İşe doğru yol aldı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder