NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








18 Şubat 2013 Pazartesi

Gizemli Kadın ve Fail-i Mechul

     Kadın gecenin karanlığında sessizce yürüyordu. Kafası önde düşünceli bir hali vardı. Fakat düşünmek için bile epey geç bir saatti.

     Pencereden öylece kadının geçişini izliyordum. Sonra birden yanında bir araba durdu. Kadına bir şeyler söylediler. Kadın yavaş hareketlerle kafasını kaldırmadan, araçtakilere yaklaştı. Siyah bir arabaydı. Kadında siyahlar içerisindeydi, tıpkı gece gibi. Sokakta tek yanan lambada onların üzerine vuruyordu. Diğer her yer zifiri karanlıktı. 

     Bu saatte oradan böyle alımlı bir kadının geçeceğine ihtimal veremezdim. Pek arabada geçmezdi bu sokaktan. Belli ki kadını tanıyorlardı. Ya da takip etmişlerdi. Fakat arabadakilerin ( Ya da belkide bir kişidir.) ne istediğinden çok, dikkatimi kadındaki soğuk karanlıktan alamıyordum.

     Kısa bir konuşmanın ardından, kadın tekrar yürümeye koyuldu. Araba aniden durdu. İçerisinden iki tane adam çıktı. Kadının önünde dikildiler. Kadın hafifçe kafasını kaldırıp adamlara baktı. Kadın ışığın altında duruyordu. Adamlarsa gölgede kaldıkları için  net seçilemiyorlardı.

     Bir tanesi kadının kolundan tuttu. Kadın soğukkanlılığını hiç bozmadan, diğer eliyle adamın elini kavradı ve ters bir şekilde kolunu gererek adamı yere kadar eğdi. Adam dizlerinin üzerinde dua ediyormuş gibi bir hal aldı. Diğer adam ne olduğunu anlamadan kadına bir yumruk salladı. Fakat kadın sanki bu yumruğun daha önceden geleceğini biliyormuş gibi, eğilerek derin yırtmaçlı elbisesinden sıyrılan ayağı ile adamın alnına bir tekme attı. Sanırım topuğu gözüne girmiş olmalıydı. Eliyle gözünü tutup yerde kıvranıyordu. Arabadan başka başka inen kimse olmadan araba çalıştı ve son hızla oradan uzaklaştı. Lastik sesleri gecenin sessizliğini inletirken, kadın yerde çaresiz diz çöken adamın uzun saçlarından kavradı ve başını geriye doğru kendisine çekti. Yüzü gökyüzüne bakıyordu. Sonra jartiyerinden çıkardığı bir usturayı özenle ve yavaş hareketlerle açıp, hızlı bir hamle ile adamın boğazına bir çizik attı. Bir den donup kalmıştım. Şah damarı parçalanan adamdan oluk oluk kan akıyordu. Adamı bırakıp diğer kıvranan adama döndü. Ayağının ucuyla adamı sırt üstü çevirdi. Adam yavaş hareketlerle sağ sola dönüp, iniltiler çıkarıyordu. Hala eli sağ gözündeydi. Parmaklarının arasından sızan kanı görebiliyordum. Odamın ışığı yanmadığı için onlar beni göremiyordu. Kadın, tam adamı incelerken, karanlığın içerisinden başka bir adam fırladı. Daha önce arabayla uzaklaşan adam dönmüş olmalıydı. Kadın adamı fark edip ani bir hamleyle elindeki usturayı geriye doğru savurdu. Birden adam olduğu yerde kaldı. Daha sonra boynundan ince bir damla kan damlası enlemesine ilerleyip, boynunun sol tarafından aşağı süzüldü. Sonra oluk gibi boynunun her tarafından akarken, elleriyle boynuna sarılıp, bir taraftan da dizlerinin üzerine çöktü. Kadın kurbanlarının direk boyunlarına hedef alıyordu içgüdüsel olarak. 

     Diğer adamında tek hamlede işini bitirirken. Saçlarını geriye doğru savurdu.Bir an beni göreceğini sandım ama, sokak çok karanlık ve odamda ışık yanmadığı için bunun imkansız olduğunu biliyordum. Sonra kadın, sağ sola bir kez bakındıktan sonra yavaş yavaş ilerlemeye devam etti. Ve gecenin karanlığında kayboldu. 

     O an anladım; Bazen eğer isterse bir kadın gece kadar tehlikeli ve belkide geceden de gizemli olabilirdi.

     Ertesi gün gazeteler yazdı: '' Savunma bakanlığı için çalışan üç mit üyesi dün sabah İstanbul'un kuytu bir sokağında boğazları kesilmiş halde ölü bulundu.'' Terörist bir eylem ya da İstanbul'un büyük uyuşturucu baronlarının devlet içi hesaplaşmaları olduğu gibi varsayımlar üretiyorlardı bazı gazetelerde. Ama siyah, derin yırtmaçlı kadının onları o hale getirdiğini sadece ben biliyordum.



     
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder