NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








3 Şubat 2013 Pazar

TREN VE AŞK

     Tren yavaş yavaş ilerlerken genç delikanlı elindeki kitabı okumaya çalışıyordu. Fakat dikkatini bir türlü toparlayamıyordu. Yorgundu ve bir an önce eve gitmek istiyordu.

     Birden  amaçsız bakışlarını gayrı ihtiyari kapıya çevirdi. Binenleri süzüyordu. Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Sadece canı sıkıldığı için boş boş bakıyordu. Derken kalabalığın arasında gördüğü bir güzel, birden tüm vücut  kimyasında değişikliğe sebep olmuştu.

     Trendeki seyahat eden genç delikanlı, gördüğü gözler-i ahu dan bakışlarını bir türlü alamıyordu.

     Tren hiç durmasın istiyordu. Çünkü, bir sonraki durakta inebilirdi. Bunu biliyor olmak ona keder veriyordu. ''Bir şey yapmalıyım'' diye düşündü. Ama ne yapabilirdi ki? İnsanın trende ilk defa gördüğü bir kızla tanışmasının ne gibi bir yolu olabilirdi ki?

     Düşündü. Düşündü. Zaman git gide daralıyordu. Kızın  hangi durakta ineceğini bilmiyordu mamafih, buna karşın  kendisinin kızdan önce inmeyeceğine emindi. Gözlerini kapadı. Odaklanmaya çalıştı. Bir şey bulmalıydı. Üniversite sınavını kazanmanın bile daha kolay olduğunu düşündü bir an. O bir Ankara Mülkiye öğrencisiydi artık. Zeki olduğunu biliyordu. Bir şey bulabilirdi. Zorladı kendini. Tren bir durakta durdu. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Geçen anonsla birlikte kapılar kapandı. Neyse ki kız bu durakta da inmedi. Ama bir sonraki onun durağı olabilirdi. Hızlı düşünmeliydi.

     Sonra bir fikir geldi aklına...

     Oturduğu yerde kitabın en arkasındaki boş bir sayfaya bir şeyler karalamaya başladı.

'' Merdüm-ü didem'e bilmem ne füsün etti felek
  Eşkimi kıldı füzun, giryemi hün etti felek
  Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan
  Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek. ''

     ''Yavuz Sultan Selim'in bu dizeleri yazdığı ahu gözlü cariye heyecandan kalbine yenik düştü. Onların yaşadığı dönemde ne tren vardı, ne de sen. Sonra Tren icat edildi. Sen o trene bindin. Bende o trene bindim. Diğerleri bu ana şahit olmak için bindi. Dünya şu an bu kısa anın etrafında dönüyor. Bütün olasılıklar bu anın yaşanması için, milyonlarca etkeni bir araya getirmişken, tanışmamamız evrenin işleyişine hakaret sayılır diye düşünüyorum. Bir de ben ömrüm boyunca kahrolurum.''

Sayfayı özensizce yırttı. Kafasını heyecanla kaldırdı. Birden olduğu yerde dondu kaldı. Kızı göremiyordu. Gitmiş olamazdı. Panik içerisinde sağa sola bakındı. Kız'ı hiç bir yerde göremiyordu. Tren bu süre içerisinde hiç durmamıştı ki ama. Yoksa yazmaya o kadar dalmıştı ve trenin durduğunu fark etmemişmiydi? Olamazdı tren dursaydı bilirdi.

     Panikle yerinden kalktı arkasını döndü. Birden olduğu yere geri oturdu. Çünkü kız tam arkasındaki koltukta oturuyordu. Çok sevindi. Sonra'' İyi de şimdi kağıdı ona nasıl vereceğim? '' diye düşündü. Şimdi tekrar başa dönmüştü. O bir mülkiyeliydi ve  bir kağıdı arka koltuktaki kıza ulaştırmanın bir yolu varsa onuda mutlaka bulacaktı.

     Ve buldu da. Önce çıkarları doğrultusunda yaşlı bir teyzeye yer verdi. Teyze şaşırmıştı. Çocuğun imana geldiğini düşündü. Yolculuğun başından beri ayakta dikiliyordu çünkü. Garip bakışlar içinde çocuğa ''Teşekkür ederim evladım'' dedi. Çocuk teyzeye bakmadan aceleyle '' Saol, saol teyze '' diye yanıt verdi. Aklı kızdaydı. Teyze sadece şu an bir araçtı, amaca ulaşmak için.

     Kızın olduğu tarafa doğru döndü. Kalbi çok hızlı çarpıyordu. Kız elindeki notları okuyordu. Cebinden çıkardığı bir kağıda '' Yerini bana satar mısın?'' yazdı ve kızın yanında ki adama uzattı. Adam kağıdı okudu ve garip garip delikanlıya baktı. Tam o sırada çocuk gözüyle çaktırmadan cebini işaret etti ve çıkardığı bir yüzlüğü ucundan adama gösterdi. Adam hafifçe kafasını evet anlamında salladı. Delikanlı yüzlüğü çıkartıp adama verdi çaktırmadan. Adam koca bir tebessümle ve birazda şaşkın bir ifadeyle kalktı. Delikanlı çabucak oraya oturdu.

     Kalbi yerinden çıkacak gibiydi sıra son hamleye gelmişti...

     Cebinden ona mutluluğun kapılarını aralayacak olan kağıdı çıkardı. Heyecandan ölecek gibiydi. Sonra kağıdın altına '' Cevabın evetse bir sonraki durakta beni bekle'' yazdı ve çaktırmadan kağıdı kızın paltosunun cebine sıkıştırdı.Sonra yerinden kalktı. Kapıya doğru giderken adama boşuna verdiği yüz lira aklından geçti. Tren durdu. Acele olarak aşağı indi. bir başka kağıda ''Cebine bak'' yazdı hızlıca. Sonra kızın oturduğu cam kenarına gidip kağıdı cama yapıştırdı. Kız birden irkildi. Fazla sert vurmuştu delikanlı cama. Bunun için sonra özür dileyebilirdi. Kız şaşkın bir ifadeyle elini cebine götürdü. Cebi boştu. Delikanlı gözleriyle diğer cebini işaret etti. Trendeki kalabalıkta çocukla, kızı izliyordu. Kız çıkartıp, delikanlının notunu okudu. Birden delikanlıya çevirdi başını. Kocaman gözleriyle şimdi delikanlıya bakıyordu. Delikanlı gözlerini kaçırmamak için zor tutuyordu kendini. Çok heyecanlanmıştı. Tren'in kapıları kapandı. Sadece bir birlerine bakıyorlardı. Tren yavaş yavaş hareket etmeye başladı. O sırada kızın telefonu çalmaya başladı. Kız telefonu çıkartıp ekranına baktı. Delikanlı henüz hızlanmamış trenin yanında yürüyordu. Kızdan başka bir yere bakmıyordu. Sonra kız çalan telefonunun ekranını delikanlıya çevirdi. Ekranda arayan kişi olarak ''Aşkım'' yazıyordu.

     Delikanlı birden yürümeyi kesti. Ne kadar aptal olduğunu düşündü birden. Böyle bir kızın bir sevgilisi olmadığını ona düşündüren şey neydi acaba. Kız, hafif üzgün bir ifadeyle delikanlıya özür diler gibi bir bakış attı. Delikanlı yıkılmıştı. havanın bir hali soğuk olduğunu fark etti. Bir süre öylece durduktan sonra ellerini cebine atıp yürümeye başladı. Sonra hafif bir tebessüm attı. Kitabını heyecandan trende unuttuğunu fark etti. Soğukta yürümeye devam etti.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder