NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








20 Eylül 2015 Pazar

BU YAZI BAŞLIĞI OLMASINA RAĞMEN BİR HİKAYE DEĞİL.

     O gün kapıda gördüğüm kızın daha sonra başıma bu dertleri açacağını bilsem görür müydüm hiç? Eh, sanki elimdeymiş gibi, değil mi? Elimdeydi aslında. Bakmasaydım görmezdim. Ama baktım bir kere işte. Ne yapabilirdim ki?

     Bana göre yaşanan güzel olaylarının sebebi hep kaderdi; kötü olanların ise zalim felek. Ben başta kadere de yorsam sonra anladım ki zalim feleğin işiydi bu. Kader örmesi gereken ağları son dakika işi çıktığı için yakın arkadaşı olan zalim feleğe rica etti kesin. O da durur mu fırsat geçmiş eline. Kördüğüm yaptı alayını. Haydi çık şimdi işin içinden çıkabilirsen. Eminim şu an bir yerlerde kıs kıs gülüyordur bu halime.

     Gerçi bazen tepem atıyor ve ''Boş ver,'' diyorum. ''Çek git.'' Ama sonra diyorum ki: ''Bok gidersin. Nereye gidiyorsun?'' Aslında ipleri benim elimde olan bir karar değil bu onu demeye çalışıyorum Yani anlamıyorum; her hangi biri üstelik seninle hiçbir derdi olmayan biri nasıl oluyor da dünyanı bu denli tepetaklat edebiliyor. Hem de benimki gibi değersiz, sıradan bir dünyayı. Benim böyle bir durumu anlama olasılığım sanırım sıfıra yakın. Çünkü bende süpermarket olamadığı için bugün olmasa bile bir gün kepenkleri indirecek olan bakkal şansı var. Her gün yaşıyorum diye şükrediyorum ama aldığım nefesler çok kirli. Cesaretimi toplayıp adım atmazsam eğer her gün aldığım zehirli nefeslere şükrederek belirsiz bir sonu beklemeye devam edeceğimi biliyorum.

     Bu yüzden de bir adım atacağıma söz verdim bugün kendime. En azından böyle hayal gücüm el verdiğince acı çekmek yerine onun vereceği bir sebebim olur. Ben de paşa paşa o acıyı çeker, nasılsa zamanla geçeceğini bilirim. Ya da bir ihtimal daha var. Onu söylersem nazar değer diye korkarım, söyleyemem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder