NIETZSCHE AĞLADIĞINDA BEN GÜLÜYORDUM








16 Eylül 2015 Çarşamba

YEŞİLİ BEKLEMEK


     Neden pes etmek istiyordu ki kadın? Yoksa pes etmek, zaten kaderi olan bir yalnızlığı seçmek anlamına mı geliyordu onun için?

     Bekler gibi mi yalnız kalmak istiyordu yoksa hiç ümidi yokmuş gibi mi bilemiyordu.

     Aşırı büyük kalbi çok hızlı çarpıyordu. Heyecandan değildi. Astımı azmıştı yine. Pes etmek kanına dokunuyordu. Kanı çekildi. Uzak durmak asabını bozuyordu. Mecburdu. En çok ta, sevgisini hak etmediği birine emanet ettiği için öfkeliydi.

     Derin nefesler aldı verdi, aldı verdi, aldı verdi...

     Aldı ve mühürlerken dudaklarını bu kez vermemeye çalıştı. Fakat yaşamak her şeye rağmen güzeldi ve cazibesine karşı konulamazdı. Yeni bir nefes almak için vazgeçti eskisinden. Hızla attı ciğerlerindeki havayı dışarı.

     Ve ufak bir nefes açtı ikametgahını kısa bir süre önce karanlığa aldırmış gözlerini.

     ''Yaşamak,'' dedi ardından kendi kendine ''Yaşamak...'' Kesik kesik geliyordu kendi sesi kulağına.

     Cümlenin sonunu getirmedi. Dışarıdaki ağaca bakıyordu o ara. Bütün yapraklarını erkenden dökmüştü. Üzüldü ağacın haline. Kendisine benzetti ağacı; son derece yalnız ve terk edilmiş bir hali vardı. Adeta tüm görkeminden yoksun kalmıştı. Bu haliyle çok savunmasız gözüküyordu.

     Ardından uzun uzun bakıştılar. Aynada kendi suretini inceler gibi inceledi ağacı. Onun da her şeye rağmen yaşamak zorunda olduğunu anlaması pek vaktini almamıştı. Aynı zamanda yanıldığını da anladı. Kendisinden daha güçlüydü ağaç. Çünkü kuşkusuz o da istemezdi yaprakları tarafından terk edilmeyi, ama biliyordu ki seneye yeniden yeşerecekti ve yepyeni filizler verecekti. Daha güçlü ve daha bir sıkı sarılacaktı toprağına...

     Tek yapması gereken pes etmeden önce kara kışın geçmesini beklemekti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder